19 Eylül 2019 Perşembe

ankara

ve ankara ili yazılı bir haritanın önünde duruyorum
bir dört yol ağzında kış günü ve ayakta.

bir frik kabartması gibi gök.

ve bir ilk çağ denizi gibi suskun. ve düz.
düz yüzün gibi senin. ya da uyanmak gibi bir cuma günü.

eski bir ankara evinde, hayatlı cumbalı ve  ve yeşil
ve kesinkes hacıbayram'da ve gaziantep sokağı'nda

ve gidilen bir yol gibi sonra.

gidilen bir yol mudur ankara?
ki kıraç ki düz ve asur yazısı gibi okunmayan

ve taşlık.

ilhan berk



5 Eylül 2019 Perşembe

servi / gül

acı yeşil bir orman servinin içi
ne çıkar kopkoyu kırmızıysan gül

ne gül uzak serviye
ne servi sanıldığı kadar uzun
gül yanıyor,
yaza dokunacaklar birlikte
ağzının kenarından okunan
ipeksi bir hatıra olacak gülün de.

servi gecenin ortağı, acı kül
gül bir de güneşle yıkanmış, gündüz
demiyor, gece demiyor açıyor
sana bir hayal bıraktım, servi
senin ışığına aşığım, gül.

birhan keskin

müsveddeler / 3

bazı vakitler tren geçiyor evin yakınından
yaşlanıyorum pencereden her bakışımda
anna karanina'yı taklit ediyor zaman
atıyor kendini raylara.
neden her aşk
bir kadının cenazesini kaldırır mutlaka

sevdiğim adamlar çarpıyor camlarıma
bir kelebek gibi kocaman,kara
pervazlarımda kuruyorlar sonra
begonya tozlanıyor,
unutmanın gözyaşları sanki bu tozlar.
annemin temizlik günleri gibiyim
yorgun, solgun ve beyaz.
kardeşim ayağını sallıyor sevdiği şarkılarda
birini çok sevmek gibiyim
sütle siliyor tozlarımı kardeşim.
kestane pişiririz diyoruz sobada
hayallerimiz çatlıyor sonra, çatırdıyor, kızarıyoruz.

bu şiirden bir bölümü attım
kilometrelerce uzağa
tavşanlı pijamalarımla balkona çıkıp el salladım ardından
havaya uçuracaktı şiirimi az daha
attım.
lokum getirmişti ve kitap,
ben ruhunu getirsin istemiştim oysa.
onu da tam buradan attım
ben ne de olsa yakıp yıkanlar listesinde
ölü ya da diri arananlardanım.

bir doğuş şarkısı söyletiyorum bazen hayatıma
aramızda uçurumlar söz konusuyken
uçurumlarda tenzilat varken hazır
uçalım, hadi uçalım
ben nasıl olsa
bu müsveddelerin ortasında yalnızım

didem madak